transhümanizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
transhümanizm etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

14 Ağustos 2016 Pazar

DAN BROWN "CEHENNEM" Mİ? MARINA FIORATO "BOTTICELLI'NİN SIRRI" MI?

DAN BROWN "CEHENNEM" Mİ? MARINA FIORATO "BOTTICELLI'NİN SIRRI" MI?

    “Da Vinci Şifresi ” ile uzun süre konuşulan ve tüm dünya da bestseller olan kitabın yazarı Dan Brown’un yeni kitabı “Cehennem” üzerine biraz konuşalım istiyorum. Müthiş bir pazarlama çalışması ile her kitabında olduğu gibi,Dan Brown’un bu son kitabının da pazarlama ayağı kusursuz çalıştı. "Cehennem" de çok satan olmayı başardı.
    
    Ancak burada ülkemiz okurlarını ilgilendiren farklı bir ayrıntı vardı. Kitabın finali İstanbul da geçiyordu. Kitabın ülkemizde uzun süre çok satanlar listesinde bir numara olmasının esas nedeni, içeriğinde bizden bir parçayı barındırıyor olmasıydı.
    Daha önce hiç Dan Brown kitabı okumamış olmama rağmen ben de bu kitabın pazarlama ve reklam stratejisini etkileyici bularak ve içeriğini merak etmemin de katkısıyla kitabı satın aldım. Doğrusunu söylemek gerekirse, kapak tasarımı ve kitabın sloganını çok beğendim. Ancak içeriği bende hayal kırıklığına neden oldu.
    Öncelikle Dan Brown’un mimari, sanat ve tarih bilgileri kusursuz. Venedik'i anlatırken size oradaymışsınız hissini müthiş veriyor. Sanat eserleri tarihine de çok hakim. Kitabın içeriğinde bir hareket var, bunu çok rahat seziyorsunuz ancak ortam anlatımları ile o kadar boğuluyor ki sanki durağan bir ortam da sanat tarihi ile ilgili akademik bir kaynak okuyormuşsunuz havasına kapılıyorsunuz. Geçmişin korkularının (salgın hastalıklar,veba,engizisyon,sürgünler) hala Avrupa önde gelenlerinde canlı olduğu ve sürekli olarak bu korkuları kendilerine referans alarak ileriye dönük çalışmalar yaptıklarını bu romanda da görmekteyiz.
    Kitabın ana kurgusu ise çok basit kalıyor. Transhümanizm denen bir akımı savunan bir bilim adamı, bir virüs geliştirir ve insan ırkının daha fazla üremesini engellemek istemektedir. Bu konu ile ilgili o kadar çok kitap yazıldı ve film çekildi ki artık bu konu kimseyi etkilemiyor. Detaya indiğinizde benzer bir akımın olduğunu öğreniyorsunuz. Hatta Malthus 1789 yılında yazdığı kitabın da baskıcı ve negatif etkenler ile önleyici tedbirler başlıkları altında benzer fikirleri savunmuş ve ciddi bir takipçi toplamıştır. Kitabın içeriğinde beni en çok etkileyen nokta, dünyanın daim olabilmesi ve insan ırkının belirli bir sayıda tutulabilmesi için üretilen virüsün bir salgın hastalık ile ölümlere yol açmak yerine, insan genlerine havadan bulaşarak kısırlık yaratacak olmasıydı. Bunun ciddi ve etkileyici bir düşünüş olduğu düşüncesindeyim.
    Kitapta beğendiğim bir diğer ayrıntı ise bilim ile dinin arasında ki çekişmenin tatlı bir eleştirel boyutta anlatılmasıdır. Örneğin bir bilim adamı ile Dünya Sağlık Örgütü Direktörünün konuşmasında ”Dünya Sağlık Örgütü olarak Afrika kıtasındaki insanlara ücretsiz prezervatif dağıttık.” diyen direktöre karşılık bilim adamının cevabı hem manidar hem de düşündürücüdür ”Ardınızdan giden Katolik misyonerler de prezervatif kullananlar cehenneme gider sloganı sayesinde Afrika kıtasında kullanılmamış prezervatif tarlaları meydana getirerek yeni bir kirlilik oluşturdunuz…” 
    Kitabın kurgusunun temelinde Dante Alighieri’nin “İlahi Komedyası” oturuyor. Olaylar bu temel etrafında oluşuyor. Yazarın Dante, İlahi Komedya ve Dante'nin yaşadığı dönem ile ilgili verdiği bilgiler doğrultusunda, uzun bir süredir edinip okumak istediğim İlahi Komedya üçlemesini edindim.14.yüzyılın başlarında,1555 yılında yazılan üçleme bir eserin ilk cildinin, böylesine bir esere ilham vermesi de gerçekten etkileyicidir. Dante’nin cehennemi ile Brown’un cehennemi arasındaki en büyük benzerlik ise her ikisinin de içeriğinde Katolik mezhebinin sert kavramlarına karşı duruşları barındırıyor olmasıdır.
    Dante yaşadığı dönem de çağdaşlarını etkilemiş bir sanatçıdır. Bu etkilenim öyle bir noktaya gelmiştir ki,”İlahi Komedya” dan etkilenen Boticelli “Cehennem Haritası / La Mappe Del Inferno ” yu resmederek bir nebze Dante’nin hayalini gerçeğe çevirmiştir. Romanın içeriğinde de Boticelli orjinalliği bozulmuş bir versiyonundan yola çıkarak bir çok düğüm çözülmeye çalışmaktadır.
    Dan Brown’un iki kitabı “Da Vinci Şifresi ” ve ” Melekler ve Şeytanlar” Holywood tarafından beyaz perdeye aktarılmıştı.Her iki filmi de büyük bir zevk ve heyecan ile izledim.Ancak kitaplarını okumadığım için şu an gayet memnunum.Dan Brown’un yazın stili okunduğundan okuyucuyu çok hareketlendirmese de ,film versiyonlarında aksiyon hiç bitmiyor ve film bir görsel şölene dönüşüyordu.Eminim ki “Cehennem” romanı da yakın zaman da beyaz perdeye aktarılır ve müthiş bir film izleriz.
    Son söz olarak çok bir beklenti içine girilmeden okunacak bir roman. Ayrıca türden hoşlananlar için bir de tavsiye de bulunacağım.Marina Fiorato’nun “Boticelli’nin Sırrı” kitabını da okumanızı tavsiye ederim.Bakın bakalım iki kitap arasındaki benzerlikleri bulabilecek misiniz?

 Saygılarımla.

ESER ÖZÇARKÇI
STOCKHOLM SYNDROME