28 Haziran 2023 Çarşamba

MATEMATİK BE HOCAM!

                MATEMATİK BE HOCAM!

İmreniyorum bazı gördüklerime. Başlangıçların, sonlarındaki sapmaları hesaplayamıyorum.Kartezyen çarpımları, fonksiyonlar ile kapışırken onları izler asal sayılar.

Yapmana müsaade verilmeyeceklerin yapılıyor olmasına anlam veremiyorsun bazen. Yoğurdu üfleyerek içenlerin, sapma olasılıklarını inceleyen matematik, bu denklemleri nasıl formülite edebilir. İşte burada devreye giriyor üslü sayılar. Üstteki mi büyüktür yoksa alttaki mi küçük?

Bir zamanlar bir kadim zaman üstad bahsetmişti;

"Kendine çok güvenen, sırtını yasladığı ya da yaslayabileceği dağları uzaklaştırır." diye. O günlerde gençlik başımızda duman, anlamamıştık söylenenlerin manasını. Şimdiler de ağır bir taş gibi oturuyor bu söz içimize..

Çarpanlarına ayırmadır en sevdiğim matematik konusu. Çünkü detaylarda gizlidir hem hayat hem de şeytan. Gözle görülmeyene, anlatılanlar kadarına inanmak zorunda kaldığında düşer yüreklere, insanın kendi şeytanlarının yaptırabilecekleri. Kısa zamanlar içinde olanlar gelir akıllara ve denir ki 'serbest zamanlar da ne tür düşüşler görülür, siyah gecelerin uykusuz düşlerinde!'

Bir sayı düşünün ki, adı 'Bir' olan, hangi sayı ile çarpılırsa, çarpıldığı sayıyı verir. Ona dönüşür ve o olur. Bazen kendinizi 'Bir' gibi hissedersiniz. Ne yaparsanız, ne düşünürseniz, ne hissederseniz ve ne beklerseniz, sana çarpan sayı bunların hepsini yutar. Yok eder, anlamsızlaştırır. Eşittirin öte ucuna geçer ve geri döndüğünde 'Bir'den geriye eser kalmamıştır.

Milim milim erimiştir, rüzgarın tepeleri, dalgaların kayaları şekillendirdiği gibi. Tepeler rüzgarın, kayalar dalgaların yaşamlarına tanıklık etmiş olmasalardı, bu şekillendirme ile gurur duyarlardı. Varlık, önce kendini test etmeli, testten geçerse var olmalı. Geçemez ise hiç olmamalı...

ESER ÖZÇARKÇI

27 Haziran 2023 Salı

BOŞ ŞEHİR

 
BOŞ ŞEHİR

Şehir yine boş kaldı. Sabah gittin, bana şimdiden aylar oldu. Bir küçük Krema bir ben kaldık yabani güneşin altında. Gece üç, beş nöbetleri kadar anlamsız. Uykunun en tatlı yerinde uyanıp, kamuflaj giymek kadar esaret dolu.

Hiç sevememişimdir zaten Pazar günlerini, bu gün de sevilmeyen Pazarlar listesine girmeyi hak kazandı. Köpeğin ile bir sabah bir akşam kaka yürüyüşü, bir miktar uyku, biraz temizlik, ardına tatlı bir meltemin yüzümüze vurup, saçlarımızı savurması dilekleri. Hayırdır! Klip mi çekiyoruz da cast duasında bulunuyoruz? Yok, katlanılır olmayan sıcağın varoluşsal dışa vurumları bunlar..Sıcak ulan sıcak, hem de çok sıcak...

Üç sevmediğim bir araya geldiğinde on kaplan gücünde olabilirmişim meğerse! Olmayan sen, Pazar günü ve dayanılmaz sıcak..

Allah'tan yanımda çok sevdiğin Köpeğin var da bir nebze rahatlıyor yüreğim. O da anladı sanırım, sensizliğe olan dayanıksızlığımı. Sürekli benimle uğraşıp, çeşitli varyasyonlarda sağımı solumu çekiştirip duruyor. Yufka yürekli çocuğum benim.. 

Elimi, ayağımı ısırmasan mı artık?

Yok be baba! Amacım seni şenlendirmek

Isırarak mı?

Köpeğim ben, farkındasın değil mi baba? Bak, o içine çektiğin duman bozuyor seni..

Çocuk!

He, söyle baba.

Isırma!

Bir şartla ısırmam. Hayko'nun sesini aç baba!

Tamam Çocuk!

Çocuk!

Yes, father!

Anneni özledim!

Bende baba, bende..


        ESER ÖZÇARKÇI

YALNIZLIK HİSSİ


 YALNIZLIK HİSSİ

Yüreğinde ne olursa olsun, bir yalnızlık hissi taşıyordu. "Kalabalıkların içindeki karabatak" derdi ya kendine, ne de haklıymış halbuki.. Ama yalnız değildi. Gönlünde koca bir sevgi taşıyordu. Mucizevi, ölümsüz ve sonsuz bir sevgi.. Saf, kimsenin dokunamadığı, dokundurtmadığım, ilahi ve müjdelenen bir sevgi..

Görünen dünyanın içinde, görünmemeyi öğrenmişti. Kendi kendine öğretmiş, bir öğreti gibi sahiplenmişti. Kendi öğretisi. Kırk bir yılın sonuna dek, karşı durduğu her kötülüğün ve kötünün kendisine kazandırdığı en güzel hediye. Kendisi.. Öğretisi.. Aklının ve mantığının soğukluğuna karşılık, kalbinin sıcak coğrafyası. O coğrafya da hüküm süren bir kadın ve bir küçük kız çocuğu...

Hepsi bir diyordu şarkının sözlerinde, hepsi haktan, Hak? Hak, haklı olduğunu bildiklerinin yanında duran, sonsuz kudret!

Biz ondan bundan korkmazken, kimine göre aptal bir korkusuzluğun hükmüne, hüküm verirken hak! Bizlere hakkımızı sunuyor olsa gerek!

Kimse üzerine alınmamalı yazılanları, hele ki hak! Baş kaldırı, isyan! Geçtik o günleri. Verilen akıl, mantık ve irade ile sorgulama sürecidir olsa, olsa!

Kaleminiz güçlü kılıcımızdan ancak yanlış anlaşılmaya imkan vermemek adına, kılıcımız kaleminizden daha keskindir bir ömür boyu!

İt olmadık, birilerinin adamı ise asla! Bu uğurda kavgalar verdik! Biz olmaktan vazgeçmedik. Kanadık, kırıldık, döküldük ama bizliğimizden ödün vermedik. Yavşamadık, yavşak olmadık! Yumuşamadık, yumuşakça olmadık! Davayı satmadık, SATAN 😉🤘 olmadık! Adiliğe bulaşmadık, adi olmadık! İhanet bilmedik, hain olmadık! İhanet, en büyük günah dedik.. Aldatıldık, dosttan, arkadaştan, kardeşten, eşten!.. Ama hiç aldatmadık. Aldatan olmadık...

Ne olduk peki! Yoldaş olduk, AŞK olduk, AŞIK olduk.
Dost olduk, siper olduk. Kardeş olduk, kan bağına değer vermez olduk! Biz olduk! BEN olduk!...


Eser Özçarkçı