MATEMATİK BE HOCAM!
İmreniyorum bazı gördüklerime. Başlangıçların, sonlarındaki sapmaları hesaplayamıyorum.Kartezyen çarpımları, fonksiyonlar ile kapışırken onları izler asal sayılar.
Yapmana müsaade verilmeyeceklerin yapılıyor olmasına anlam veremiyorsun bazen. Yoğurdu üfleyerek içenlerin, sapma olasılıklarını inceleyen matematik, bu denklemleri nasıl formülite edebilir. İşte burada devreye giriyor üslü sayılar. Üstteki mi büyüktür yoksa alttaki mi küçük?
Bir zamanlar bir kadim zaman üstad bahsetmişti;
"Kendine çok güvenen, sırtını yasladığı ya da yaslayabileceği dağları uzaklaştırır." diye. O günlerde gençlik başımızda duman, anlamamıştık söylenenlerin manasını. Şimdiler de ağır bir taş gibi oturuyor bu söz içimize..
Çarpanlarına ayırmadır en sevdiğim matematik konusu. Çünkü detaylarda gizlidir hem hayat hem de şeytan. Gözle görülmeyene, anlatılanlar kadarına inanmak zorunda kaldığında düşer yüreklere, insanın kendi şeytanlarının yaptırabilecekleri. Kısa zamanlar içinde olanlar gelir akıllara ve denir ki 'serbest zamanlar da ne tür düşüşler görülür, siyah gecelerin uykusuz düşlerinde!'
Bir sayı düşünün ki, adı 'Bir' olan, hangi sayı ile çarpılırsa, çarpıldığı sayıyı verir. Ona dönüşür ve o olur. Bazen kendinizi 'Bir' gibi hissedersiniz. Ne yaparsanız, ne düşünürseniz, ne hissederseniz ve ne beklerseniz, sana çarpan sayı bunların hepsini yutar. Yok eder, anlamsızlaştırır. Eşittirin öte ucuna geçer ve geri döndüğünde 'Bir'den geriye eser kalmamıştır.
Milim milim erimiştir, rüzgarın tepeleri, dalgaların kayaları şekillendirdiği gibi. Tepeler rüzgarın, kayalar dalgaların yaşamlarına tanıklık etmiş olmasalardı, bu şekillendirme ile gurur duyarlardı. Varlık, önce kendini test etmeli, testten geçerse var olmalı. Geçemez ise hiç olmamalı...
ESER ÖZÇARKÇI